Dedemin balkona açık bıraktığı kafese gelip yerleşen TinTin adlı bir kuş vardı. Gagasını bilesin diye kışın sahile vuran kurumuş balık yumurtalarını toplar, yazın dedem gelince ona verirdim.
Bir kuş da ben sahiplenmiştim öğrenciyken. Kendi bembeyaz, gagası kıpkırmızı, avuç içi kadar birşeydi. İlk saatler ötmemiş, sadece pıt pıt zıplamış, zıplarken de suyu yemeği dağıtmamıştı. Bu özellikleri nirengi kılıp kendisini haneye uygun bulduğum kuş kardeş, sabahın kör karanlığında bir name ile ötmeye başlamış ve neredeyse çok az dinlenmiş, tüm gün boyunca 'acaba camdan bıraksak da özgürlüğüne mi kavuşsa' bahanesi tarzı düşüncelere gark ettirmişti. Yalnızlıktan öttüğüne karar veren ev arkadaşım bir tane daha almayı önerdiyse de, sonunda kuşcuya götürdüğümüz hediye gelen bu kuşun Hint bülbülü olduğunu öğrenmiş, bir ikincisinden vazgeçmiş, kuşu ilk sahibine geri vermiştik. Çok şirindi aslında, sibopdu ismi.
Sibop ismini biz minik, tıknaz anlamında taktık aslında, meğer hiç alakası yokmuş, evet argoya giriyor. Kelimenin geçtiği yerlere bakarken aşağıdaki haberi buldum bir de.
18 comments:
Hİnt bülbülünden uzak durmak gerek demek ki...Benim de muhabbet kuşum vardı. Bazen camdan bırakasım gelirdi. Öyle çenesi düşüktü ki birazcık sussa diye gözünün içine bakardık :) AMa onu durgun gördüğümüzde de çok üzülürdük :)
Sanem sen de benim çok eski adresim duruyor. Muhtemelen ulaşamıyorsundur. Ben kendi sitemi açalı çok oldu. Rİca etsem adresimi yenileyebilir misin takip ettiklerim kısmında.Teşekkürler...
www.lezzetaski.com
Sanem'ciğim,
Geçen yıl çok kısa bir süre penceremden giren muhabbet kuşuna ev sahibeliği yapmıştım. Kuşcağız doğru dürüst hiç ötmedi. Hastaymış, sonra da öldü. Çok üzülmüştüm. Şimdi hayvan beslemiyorum ama bolca menekşem var. Onlarla ilgileniyorum artık.
Sevgiler
Kuşlu etamin çok hoş, hikayeler de öyle. Hayatımızın bir yerinden mutlaka hayvan dostlar geçiyor, hatıraları kalıyor. Sibop bir dönem pek moda bir sözcükdü. Haber de ilginç, avukat bey bence yapmıştır bir sibopluk:)))
Sanemanimcigim bi gorussek diyorum artik. Sevgiler:)
Sevgili Sanem,
Blogunu bugün keşfedebildim, etaminlere bayıldım. Keşke ben de yapabilsem! Ama çok sabır işi değil mi bunlar? Ben çok sabırsızım. Ama yine de canım uzuuun bir tatil çekiyor mesela üç aylık bir tatil! İçinde suluboyalar olsun, etaminler, saksı saksı ortancalar, şehir hatlarıyla çıkılan bahar gezileri, aylaklıklar, avarelikler...
Hayallere daldım bak etaminler yüzünden :)
Ellerine sağlık diyorum, sevgilerimi yolluyorum sana!
Sanem'cigim,
Kusun ve hikayeleri cok guzel, sonuna dogru da cok guldurdun !
Ilahi sen!
Sanem, buraya davet ediyorum seni burda cardinal kusu var kirmizi birde mavi rengi var. Bu sabah balkona ciktim mavi rengi uctu gozumun onunden.alt komsular agaca kus yemligi asmislar bolcada yem koyuyorlarsincaplarda geliyor degisik rende kuslrada siboplar yani:))
Ay neymis bu sibop Hamdi Alkanin bir espirisnden kalmadir bu laf demek bosanma nedeni.
sevgiler
Seni tintin cok guzel olmus benim iste bitmek uzere ekleyince gorurusun hatalrida var..
Eline, diline sağlık Sanem, gene güzel bir nakış işlemiş, ona bir de güzel anılarını ilave etmişsin. Tin Tin bana Kibarcık'ımı hatırlattı :( Ah ah...
Balık yumurtası demişsin ya hani, o sakın mürekkep balığı kemiği olmasın? Ben öyle bilirim de!
çook ama çoook özel bir insansınız.
ne de güzel bir insansınız.
bunun farkında mısınız?
sibop haa.:)
çok hoş.
efe
a.
Sarı çok güzel öten bir kanaryam
vardı.Ofisteki sorumlu çocukla su
koymayı unutmuşuz. Özal dönemiydi,
günde 200-300 telefon görüşmesi
yaptığımız günlerdi.Kanarya 2 gün
boyunca yıkanma kabını gagaladı,ben
yıkanmak istediğini düşünerek boş verdim.Bir sabah ofisi açtığımda
ölmüş olduğunu gördüm.Çok üzülmüştük.Şu anda Rus kurt köpeğim
var,bakımı çok zor.
Sevgiler,
sunny
Sevgili Hande geç oldu ama sonunda adresini düzelttim, sana bir kaç defa hatırlattırmak zorunda bıraktığım için kusura bakma ;)
Mine'cim en zoru beraber yaşadığın hayvan kardeşlerimizin vefatına tanık olmak. Ben de iki su kaplumbağamın eceline tanık oldum, ters dönmişlerdi suyun içinde, çok fenaydı onları ordan almak. Çiçeklere gelince, öyle beceriksiz olmalıyım ki, kaktüslerim bile kurudu.
Şennur, avukatın ömrü hayatında rastladığı en enteresan davası kendisinin davası olmuş bence. Etamine gelince, bende bir kaç kuş etamini daha var ama abartmış olmamak için eklemedim, henüz.
Morkoyuncuğum, sen yoktun bir aralar, hem merak ettim hem de özledim. Bekliyorum denk geliriz diye :)
Sevgili Margot, hoşgeldin. Etamin en kolay iştir, en zaman alan belki ama en kolayıdır. Hani her iş yapana kolay gelir derlerse de, bu kesinlikle öyle değil, sayıyorsun ve kareleri çarpı işaretleri ile dolduruyorsun. Sabır konusuna gelince, beni sakinleştirdiğini söylerim ben her zaman bu işin, sabrımı da ortaya çıkardı :)
Sevgili Yıldız, teşekkür ederim, aslında Tintini hüzünle anıyordum, sonrasında Ankara'daki kuşum geldi aklıma :)
Ah Ferhan, keşke görüşebilseydik yakın olsaydık da. O kuşlardan burda da görüyorum ve öyle zırt diye hemen uçmuyorlar da sanki. Yakından bakabilmişliğim var. Bir de bizim burada bu aralar tombalak bir sincap dolanıyor, sanırım hamile, keşke bebek sincap görsem diyorum, hiç görmedim. Senin etamini de merakla bekliyorum.
Berceste kesinlikle haklısın. Onlar aslında kemik kurusu, ama biz kardeşimle inatla öyle derdik, o günleri anarken de aynen öyle yazdım. Mürekkep balığı denilince işimdi onun çorbası olsa da içsem, son dakka bir de o fosfor keseler atılır torbaya, simsiyah olur, tadından yenmez. Bu saatte yemek konusu yapıyorum gene bak, n'oldu o günkü kısır sohbetinin ardından, yaptın mı kısır?
Sevgili Efe , sıbop kelimesi beynenmileldi aslında o aralar, daha bir dolu isim vardı da, en edeplisi buydu galiba, yoksa benim hoşluğumla alakasız yani bu seçim :)
Reality, demek illa banyo yapıcam diyen bir kuş varmış, suya sabuna düşkün. Böyle düşünüp şu an, aslında susuzluktan kurumuş olan o kanaryayı rahmetle anıyorum. Yoksa epey de dile gelmiş kuş gagalayıp su kabını. Neyse ama, kurt köpeği daha beslenilesi bence de. Ama zor o başka. Haftada bir diş sarımsağın köpeklere de çok faydalı olduğunu okumuştum. Benim henüz devasalaşmamış bir danuam vardı, ona da verirdim, tavsiye ederim, yalnız susatır hatırlatırım :)
Sanem, Ceren'i uyuttum ve burdayım iştee:)).İyi ki yorum bırakmışsın da yolum buraya düşmüş.Yaptıklarına hızlıca bir göz attım çünkü her an uyanabilir:)).Ellerine sağlık ne güzel işler yapmışsın öyle!Ama bunlar çook sabır işi.Ben hemen kısa sürede bitecek şeylerle uğraşabiliyorum ancak.Tekrar uğrayıp geçmiş arşivine doğru da yol alacağım burda...Ayrıca katmerli güllerin vazosundaki suya bayıldım ne güzel işlemişsin gerçek gibiii...sevgiler
Sanem'cigim,
Hikaye cok guzel, yuzumde tebessumle okudum.
Nakis da harika, ellerine saglik.
Sevgiler.
Kadının "ezik"liği, kaç okul bitirirse bitirsin, bitmiyor ki benim güzel yurdumda.:(
Nakış çok güzel olmuş ellerine sağlık. Ayrıca nakışa ilham veren kuşu da pek güzel anlatmışsın.
Sevgiyle canım... öperim güzel yanaklarından.
Eh o zaman, corbanin tarifini bekliyoruz artik senden. Evet aynen mutfaga gittim, kisiri yapip yedim :) Hic dayanamam :)
Keo, o güllerdeki suyu yakından bakanlar anlamadı da, buradan görenler eline bile almadan deseni, anlamıyorlar mı hemen suyu, çook hoşuma gidiyor. Anne blogları dolaşırken gördüm sizi, çok da sevdim Ceren'i.
Aybike'cim teşekkür ederim, geçen gün kıymalı puğaçama tarif oldun, seninkiler kadar kabarmatmadı benim kötü fırınım.
İncegül, seni biriktiriyorum ben, yazdıklarını yani, çayımı alıp elime, bir kahvaltı sonrası, yazdıklarına gömülmek, bol tebessümle okumak istiyorum.
Berceste :)) Ertesi gün taze nane alırken marketten, tek hedef vardı malum, geceki kısırı hayata geçirmek. Çok güzel olmadı benimki.
Çorbayı ben yapamam da, yapana gidince fotoğraflarım senin için.
ELLERİNE SAĞLIK GERÇEKTEN ÇALIŞMALARIN GERÇEK GIBI SEVEREK YAPIYORSUN YAPILŞI VE VERDIGI DUYGU BU BENCE ..
Post a Comment